Logo

Haim G. Ginott Anne Baba ve Çocuk Arasında

Haim G. Ginott Anne Baba ve Çocuk Arasında


Haim G. Ginott Anne Baba ve Çocuk Arasında

Bitirmeye kıyamadığım bir kitap var uzun zamandır elimde. Kült diyebileceğim, kalbe konuşan bir ebeveyn- çocuk ilişkisi kitabı:

Anne Baba ve Çocuk Arasında

Etkili, anlaşılır bir dili var. Vicdan azabı çekmenize müsaade etmiyor kitap. "Aaa ben böyle yapmadım, bu yanlışı çocuğuma nasıl yapmışım"demiyorsunuz. Öğretiler var ama kendinizi kötü hissetmek yok.

Samimiyet var bir kere. Kitabın sonunda çocuk psikoterapistlerinin çocuklarıyla olan ilişkilerinin konuşulduğu bir bölüm var. Orada tüm bilgilerine rağmen kendi çocuğuyla ters düşen doktorların söylemleriyle karşılaşıyorsunuz.

Okuyucu olarak derin bir nefes alıp rahatlama hissi yaşıyorsunuz. "Telaş yapma, herkes hata yapar önemli olan o hatayla yaşamamak."

İçerikte biraz daha derinleşecek olursam;

256 sayfadan ve 10 bölümden oluşan genel konulardan ziyade cinsellik, hastalık, ayrılık, kıskançlık, boşanma gibi spesifik konulara da değinen altı çizilerek, notlar alınarak okunması gereken müthiş bir kitap.

Yazarın hoşuma giden  bir metodu da çocuk-ebeveyn ilişkisini yetişkinler arasındaki ilişkiyle paralel bir çizgide ele alıp örneklendirmesi.

Örneğin,

Eve gelen misafiriniz şemsiyesini unutup geri döndüğünde O'na nasıl "Hep böyle yapıyorsun, aklın başında değil, birgün kendini de unutacaksın" gibi karakterini zedeleyecek tarzda konuşmayıp "Şemsiyeni unutmuşsun" deyip el sallıyorsak, şemsiyeyi unutan çocuğumuza da aynı şekilde davranmamız gerektiğini anlatıyor.

Kitaba göre olayın özü şu:

Herhangi bir durumda öncelik çocuğun ruhsal durumunu yansıtabilmek, duygularına karşılık verebilmek

Yani,

Okulda arkadaşıyla kavga edip eve gelen çocuğa "Sen kimseyle anlaşamazsın zaten! Bu durum beni hiç şaşırtmadı" demek yerine,

"Çok üzgün görünüyorsun, belli ki çok can sıkıcı bir durum yaşamışsınız." demek.
Eleştirmek yok, yermek yok, öğüt vermek yok, yargılamak yok. Huysuzluğa değil, duygulara karşılık vermek var.

Bu örnekte de kendimizi düşünürsek; eşimizle, annemizle ya da babamızla yaşadığımız bir problemi arkadaşımıza anlattığımızda karşımızda duygularımızı kabul eden biri varsa kendimizi ve hislerimizin önemsendiğini hissetmez miyiz?

Öncelik hislerin anlaşılmasında. Davranışın kınanması ya da övülmesi ikinci aşama.
Çocuğun öfkesinin sebebi zalimlikten değil, bilmemekten olduğuna göre biz ebeveynlerin görevi de çocuğun öfkesini anlayıp, yaşadığı ruhsal durumun yansıtmaktan, kısaca o öfkenin hakkını verebilmekten geçiyor.

Her bölümde üzerine basa basa anlatılan, örneklerle ve diyaloglarla pekiştirilen bir konu:
Çocuğun hislerine saygı duymak, anlamak ve korumak.
Aynı fikirde olmasanızda çocuğun korkusuna, sıkıntısına, çığlığına, mutluluğuna kısaca her türlü duygu durumuna

saygı ve anlayış gösterebilmek.

Bunları nasıl yapağız?

Sempatik yaklaşım olarak adlandırdığı birçok yöntem kitapta mevcut.
Böyle yaptığımız zaman bağımsızlık kazanan, düşüncelerini kolayca ifade edebilen mutlu bireyler yetiştirebiliriz.

Aksi takdirde duyguları anlaşılmamış, incinmiş, içinde kar topu gibi giderek büyüyen bir öfke yumağıyla yaşamak zorunda kalan bir bireyle karşı karşıya kalabiliriz.
Anlayış ve sempatik bir dille verilen karşılık umudumuzun azaldığı zamanlar aklımıza gelecek ilk şeylerden olsun.

Unutmayalım;

"Sözün gücü mutluluğu ya da nefreti doğurmaya muktedir"