Logo

Kuşlar Yasına Gider

Kuşlar Yasına Gider


Kuşlar Yasına Gider

Sonunun ölüm olduğunu bildiğiniz bir yolculuğa şahitlik etmek sizi ne kadar heyecanlandırabilir?

Hasan Ali Toptaş -Kuşlar Yasına Gider.

Kitabını elime aldığımda üzerime bir kasvet çöktü. İçinde baba vardı, oğul vardı. Birlikte "doya doya" geçirilememiş uçup giden zaman vardı.

Aralarında bir çekişme, mücadele bekliyorsunuz. Beklenenin aksine sayfalara sinen vefa duygusunu soluyorsunuz.

Kabuk tutmuş yaralar vardır küçükken sormaya bayıldığımız, hafifçe kanayınca da korktuğumuz.

Yazar okuyucuyu incitmeden, ufak ufak dokunuşlarla soymuş kabuk bağlayan yarasını, yer yer kanatmış ama çok naif, bir eli  okuyucunun yarasındayken diğer eliyle de yarasını sarmış. Küçük bir çocuğu teselli eder gibi okşamış başını, sıkıca tutmuş ellerinden.
Birlikte geçirilmesi gereken zamanları, ihmalleri, kırgınlıkları düşünüp boğulan okuyucuyu çekip çıkarmış hemen o hüzün denizinden. Dik tutmuş, eğdirmemiş boynunu. Sahip çıkmış okuyucusuna, başıboş bırakmamış.

En acı gerçeği "ölümü" işlerken bile okuyucusundan şefkatini, tatlı dilini esirgememiş. Ankara-Denizli yolculuklarında  İlmek ilmek ölümü işlemiş. Arada bir görünen beyaz ecel atıyla, beyaz gömlekli çocukla alıştıra alıştıra götürmüş bu acı gerçeğe.

Bu romanda ;

Yalnızlık var ama birliktelikte var.
Çaresizlik var ama umutta var.
Keder var ama tevekkül de var.
Kırgınlık var ama bağışlama da var.
Yolun sonunda Ölüm var çünkü.
Bu romanda insaniyet var, sevginin en "gerçek" hali var.
Karşılıksız yapılan iyilikler, koşulsuz sevilen insanlar var.
çok şey var bu romanda.

Unutmadan,
Okuyucunun kalbine, en  derinine işleyen, yazarın şefkatli ellerinin bile fayda etmediği bir cümle de var;

"Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklarımızdır."