Enerji Sahanız Ne Durumda?
Bazen çok enerjik ve zinde hissederken bazen de bir o kadar yorgun, bitkin ve enerjimiz çekilmiş gibi hissederiz.
Peki neydi bu enerji?
Neye göre yükselip neye göre düşüyordu? Bu enerjiyi dengede tutmak mümkün müydü?
Penny Peirce'in yazdığı Frekans adlı kitap bu soruların cevabını tüm ayrıntılarıyla anlatmış.
Sabredip bu 350 sayfalık kitabı okuyup bitirseniz muhtemelen sizde de şöyle bir bakış açısı gelişecek: Demek ki ruhumun bu kitaba ve içinde ki bilgilere ihtiyacı vardı.
Her ne kadar kalın bir kitap olsada mesajlar açık ve net. Bu mesajlardan bir tanesi de: Ruh ve İhtiyaçları.
Pierce'a göre yaşadığımız iyi- kötü herşey aslında ruhunun aradığı eksik bir parça.
Sorunlar üst üste mi geldi? Dinle bakalım kendini bu sorun aslında sende ki 'neyi' tamir etmek istiyor? Ruhunun hangi kısmında bir deformasyon oluşmuş?
Soruna odaklanma, ön yargılarını devreye sokup tanımlama yapma, sadece dur ve Yaradan'a duyduğun o mutlak güven hissiyle düşün: hangi parçan eksik? Onu bulup yerine koyduğunda nasıl bir tecrübe edineceksin? Başarılı bir onarım sana hangi kapıları açacak?
Güzellikler üst üste mi geldi? İnanamadın mı bu kadar mükemmel olayların seni kuşattığına? Acaba ruhunun teşekkküre, şükre ihtiyacı olabilir mi?
Her geleni rıza ile karşılayıp, gelene değil alt metine odaklanabilmek: benim çevirimde ki ismiyle: Tevekkül.
En dünyevi sorunların bile ruhsal bir rehberlik içerdiğini düşünürsek, parlak bir enerji sahasının olmazsa olmazı Yüce kordinasyona saygıyı, yani tevekküllü birinci sıraya koyabiliriz.
Yazarın sıklıkla bahsettiği bir diğer konu ise Akışına Bırakmak. Sakinleşip, tembelleşip hareketsiz kalmak değil, herşeyi olduğu gibi kabul edip, mücadeleyi, egoyu ve iradeyi devre dışı bırakıp hayatla 'olmak' ve yaşamla 'birlikte kalmak'. Büyük bir dalgayla mı karşılaştın? Korkup kaçmak mı? Onla boğuşmak mı? Yoksa seni yutmasına izin vermek mi? Ya da sakinleşip dalgayla 'bir olmak' akışla harekette kalmak mı?
Bana göre bir nevi Teslimiyet.
Temiz ve yüksek enerjinin bir diğer şartı.
Hırsla, gözü kara bir mücadeleyle istemek ya da istememek yerine ellerini açıp 'sana bıraktım' diyip teslim olabilmek.
Odağını geçmişten ve gelecekten kaldırmak, yıllarca içinde biriktirdiğin korkularını temizlemek, sağlıksız duygu alışkanlıklarından kurtulmak, içinde biriktirdiğin kenarda köşede sıkışmış kalmış tüm enerjileri serbest bırakmak, insan incitmemek, acını başkalarına geçirmemek, önce kendine sonra tüm insanlara sevgi dolu ve merhametli olmak, yüregini dürüst tutup saydam olmak, temiz beslenmek.
Bunların sonucunda ne mi oluyor?
Yazarın Ev Frekansı olarak adlandırdığı öz titreşiminizi yüksek bir seviyede kullanmaya başlıyorsunuz. Daha açık bir dille ifade edecek olursam: Dünyaya geldiğiniz o tertemiz ışık dolu, parlak enerjinize 'öz titreşiminize' kavuşuyorsunuz. Ve bu titreşim frekansını ruhunuza kaydedip, yaşam boyu aynı kanalda kalıyorsunuz.
Sahip olduğumuz en değerli sıfata 'insanlığımıza' düşen vazifelerimizi yerine getirip, parlak, saf titreşimlerin oluşturduğu yüksek enerjimizle her daim 'ev frekansımızda' kalabilmek dileği ile...